Savaşlar doğal olarak insan aptallığının ulaşabildiği en yüksek noktalar. Kendisini milletlere, dinlere, ideolojilere veya saçma sapan sınırlara ayırıp her sene 1 trilyon doları silahlanmaya ayıran insanoğlunun bu durumdan memnun olması da ayrı bir ilginçlik. Bu kadar parayla dünyadaki bütün sorunların kısa sürede çözüleceği bilmek insanı daha da düşündürüyor. Asıl kötü olansa bu sistemi en çok savunanların, bu sistemden en çok zarar görenler olması.
Bu yazıda savaş tarihinin birkaç en büyüğünü incelemek istiyorum, umarım zevkle okursunuz. Gerçi ne zevki varsa?
1) En Büyük Silah: The Schwerer Gustav
Gustav savaş tarihinde kullanılmış en büyük silahtı.
Almanca ismiyle “Schwerer Gustav” tam 45 metre uzunluğunda ve 1250 ton ağırlığındaydı. Eğer bu canavarın büyüklüğünü anlamakta zorlanıyorsanız aşağıdaki resime bakın:
Merminin hemen arkasında duran tank oyuncak değil :) Gustav’ın kullandığı mermilerin her biri yaklaşık 3 metre uzunluğunda ve 90 santim genişliğindeydi. 6,5 ton ağırlığındaydılar ve Gustav onları 40 km uzağa fırlatabiliyordu. Mermileri yüklemek için yarım saat gerekiyordu.
Savaşın neden bu aleti sahneye sürdükleri an bitmediğini merak ediyorsanız, bu şeyin ne kadar kullanılmaz olduğunu bilmeniz gerekiyor. Monte edilip, ateşe hazır hale getirilmesi için 250 adam, ve sonra onu dünyada kullanabilecekleri büyüklükteki tek ülke olan Rusya’ya taşıyacak ikiz rayların döşenmesi için bir 2500 adam daha gerekiyordu.
Almanlar, Gustav’ın 800 mm’lik silahını bir tanka monte etmeyi düşündüler ve adını da Landkreuzer P. 1500 Monster koydular ama ne yazık ki tank dizayn aşamasını hiç geçemedi.
2) En Büyük Kara Savaşı: Kursk
Kursk Savaşı, Nazi Almanyası’nın 1943 yılında SSCB’ye karşı giriştiği Blitzkrieg saldırısıydı.
1942 yaz saldırısında başlayan Stalingrad macerası Wehrmacht için faciaya dönüşünce, Almanlar Doğu Cephesinde her yerde geri çekilmeye başladı ve bu geri çekiliş Kharkov’un Almanlar tarafından tekrar alınmasıyla son buldu. Meydana gelen cephe hattında bir çıkıntı oluştu ve Hitler, 1943 Yaz Saldırısında bu bölgedeki Kızıl Ordu birliklerini kuşatıp, yok etmeyi planlıyordu.
Peki Almanlar ve Ruslar savaşı ne oranda ciddiye alıyordu? Saldıran tarafın rakamlarına bakın:
800.000 asker, 3000’e yakın tank, 2000’den fazla uçak, 10.000’den fazla top, havan topu, ve diğer silahlar.
Bu, insanlık tarihinde tek bir savaş için bir araya getirilmiş en büyük saldırı gücüydü. Peki bu gücü nasıl bir başka güç durdurabilirdi?
2.000.000’a yakın asker, 5000’den fazla tank, 5000’e yakın uçak, 25.000 top, havan topu ve diğer silahlar.
Bu, insanlık tarihinde tek bir savaş için bir araya getirilmiş en büyük defans gücüydü. Hitler, yeni gelen Panther ve Tiger tanklarının sayısının artması için operasyonu sürekli ileri bir tarihe erteledi ve böylece Ruslar, Kursk Çıkıntısını yeryüzünün en iyi korunan bölgesi haline getirdiler. Sovyet defans hattı 250 km’den uzun ve 90 km’den derindi. Toplam 5.000 km siper kazdılar ve 1 milyondan fazla mayın döşediler.
5 Temmuz’da operasyon başladığında iki ordu tarihin en büyük meydan savaşında yüz yüze geldi. 17 Temmuz’da, Almanlar “artık yeter” dediğinde 7.000’e yakın tank savaş alanında yanıyordu. Neredeyse 5000 uçak dumanlar içinde enkaz haline gelmişti.
Ve 1.000.000’dan fazla asker cansız bir halde yatıyordu.
Diğer bir açıdan bakarsak, bu sayı şu güne kadar Türk milletinin yaptığı tüm savaşlarda ölen askerlerinin toplamından fazla.
Peki savaşı kim kazandı? Aslında Almanya savaşı kazanmaya doğru gidiyordu; fakat Hitler kazanmaya az kalmışken durumu çok kötü tahlil etti ve saldırıyı iptal etti. Sonuçta SSCB çok, çok daha fazla kayıp verdi. Ama SSCB’nin ölen askerlerinin yerini dolduracak kadar yedek gücü ve kaybettikleri silahları tekrar üretebilecekleri sanayisi vardı. Oysa Alman sanayisi müttefikler tarafından sürekli bombalıyordu ve ham maddeleri yoktu. Kursk Savaşı sonunda SSCB insiyatifi tamamen eline geçirdi ve Almanlar Berlin’e kadar sürekli geri çekilmeye başladı.
Kayıplar | Almanya | SSCB |
---|---|---|
Asker | 170.000 | 860.000 |
Tank ve mobil top | 720 | 6064 |
Uçak | 681 | 4209 |
3) En Büyük Nükleer Bomba: Çar Bombası (Tsar Bomb)
Çar Bombası (Büyük Ivan), SSCB’nin 30 Kasım 1961 yılında Novaya Zemlya adası üzerinde patlattığı 57 megatonluk termonükleer bombaydı.
57 megaton, tam 57 milyon ton TNT’nin enerjisine eşit ve Hiroshima’ya atılan 14.000 tonluk atom bombasından 4000 kat ve 2. Dünya Savaşında patlatılan tüm bombaların toplamından 10 kat daha fazla. Bombanın gücünü anlayabilmek için Hiroshima’ya atılan atom bombasının büyüklüğüyle Çar Bombasını kıyaslayan aşağıdaki resme bir göz atın:
Yüzbaşı Andrei Durnovtsev’in pilotluğunu yaptığını TU-95 tipi uçak bombayı yaklaşık 10.500 metrede serbest bıraktı ve paraşütü açılan bomba 188 saniyede 4000 metreye indi. Bu sırada uçak bombadan 76 km uzaklaşmış ve güvendeydi. Hava basıncını algılayan sensörler bombayı gerekli yükseklikte, saat 11.32’de patlattığında bombanın etkileri inanılmaz oldu.
Bombanın patlamasıyla beraber ortaya çıkan ateş topu aşağı doğru yere kadar ve yukarı doğru 10.000 metreye ulaştı. İçindeki ısı milyonlarca dereceye çıktı ve 45 kilometrelik bir alan içindeki her şey – taşlar, kayalar, ağaçlar, evler, binalar – buharlaştı. Bu noktadaki basınç 300 PSI’ı buldu. Ateş topu o kadar parlaktı ki 1000 km uzaktan görülebildi ve 100 km uzaktan 3. derece yanığa neden olabiliyordu. Norveç ve Finlandiya’da bile camlar kırıldı ve 55 km’ye kadar bütün binalar yıkıldı. Ortaya çıkan mantar bulutu 64 km yükseğe kadar çıktı ve 40 km çapındaydı. Ateş topundan sonra başlayan 4000 km hızla esen alev rüzgarı her şeyi dümdüz etti. Bombanın yarattığı şok dalgası dünyayı 3 kez dolaştı.
27 ton ağırlığında, 8 metre uzunluğunda ve 2 metre genişliğindeki bomba aslında 100 megaton olarak tasarlanmıştı ama nükleer döküntüyü azaltmak için uranyumun belli bir kısmı kurşunla değiştirilip güç 50 megatona indirildi. Böylece bomba gücünün %97’sini füzyondan elde etti. Ne var ki böyle bir bomba askeri açıdan işe yaramaz bir bombaydı çünkü o zamanlar nükleer silahları hedefe ulaştırmanın tek yolu uçaklardı ve bu kadar büyük bir bombayı, herhangi bir uçağın vurulmadan binlerce km uzaktaki hedefine ulaştırması neredeyse imkansızdı. Amaç siyasi güç gösteri yapmaktı. Aşağıdaki resimde bombanın İstanbul’a atılması halinde yaratacağı etki halini görüyorsunuz:
4) En Büyük General: Subutay
Eğer kriter en çok savaş kazanmak ve en çok toprak fethetmekse Subutay tarihte yaşamış en büyük generaldi.
17 yaşında fakir bir ailenin çocuğu olarak Moğol İmparatoru Cengiz Han’ın ordusuna katıldı ve sonra iyi, çok çok iyi olduğu ortaya çıktı. Kariyeri sona erdiği zaman 32 ülke fethetmiş, 65 büyük savaşı kazanmış ve tarihteki tüm komutanlardan daha fazla toprak ele geçirmişti. Rusya’yı başarılı bir şekilde ele geçirmiş tek insandı.
Çin teknolojisine, yaygın bir casus ağına ve 2. Dünya Savaşına kadar insanoğlunun gördüğü en etkili savaş makinesine sahip Subutay (1176–1248), batıya yönelmeden önce Çin’i ve İran’ı fethetti. Cengiz Han öldükten sonra yerine geçen Ögeday Han, ona Atlas Okyanusu’na ulaşana kadar batıya ilerleme emrini verdi. Subutay’ın süvarileri kışın ortasında buz ve kar içinde 3 gün sürmeden 450 km Avrupa içlerine yöneldi ve Moğolların casus ağı İngiltere’ye kadar uzanıyordu.
Subutay’ın en önemli özelliği zaferi en yaratıcı ve sofistike stratejilerle ve birbirinden yüzlerce km uzaktaki orduları koordine ederek kazanmasıydı. Aynı zamanda kuşatma silahlarına ve mühendislerine çok önem veriyordu. Casuslarından bilgi edinip ona göre hareket etmeyi bir sanat haline getirmişti.
1241 yılında Subutay Macaristan ve Polonya’nın ordularını birer gün arayla birbirinden 320 km uzakta yaptığı iki ayrı savaşta tamamen yok etti. Macarlılarla yaptığı savaşta öyle bir strateji uyguladı ki 40.000 düşman askerine karşılık sadece 1.000 asker kaybetti.
Ve her şeyi aşağıda resimdeki adam olarak yaptı:
5) En Büyük Deniz Savaşı: Poyang
Ne ironiktir ki savaş tanrısı, dengeleri korumak adına, en büyük deniz savaşının bir gölde yapılmasını uygun görmüş. Poyang Gölü Savaşı tarihte yapılmış en büyük deniz savaşı (ya da su savaşı?) olma özelliğine sahip.
Çin deyince bildiğimiz gibi aklımıza iki şey geliyor:
1) Her şeyi icat etmiş olmaları: kağıt, pusula, barut, matbaa, akunpunktur, banknot, bira, diş fırçası, güneş takvimi, domino taşları, havai fişekler, uçurtma, deniz mayını, iskambil kağıtları, porselen, vantilatör, sismograf, çay, tuvalet kağıdı, el arabası, paraşüt, gemi dümeni, çamaşır makinesi, bulaşık makinesi, televizyon, internet, seks, eşcinsellik, karşıcinsellik, biseksüellik, otomobil, denizaltı, sürat motoru, uçak, planör, jet motoru, Çarkıfelek, Aşk-ı Memnu, Kurtlar Vadisi, AIDS, SARS, Çin gribi, bisiklet, motosiklet, aşı, dikiz aynası, emniyet kemeri ikaz susturma aparatı…
Siz bir şeyin adını söyleyin, onlar herkesten önce icat etsin!
ve 2) Dünyanın en yüksek nüfusuna sahip olmaları! Durum böyleyken en büyükler arasında Çin’in adının geçmemesi şaşırtıcı olurdu. Tarihin en büyük deniz savaşı Çin’in en büyük tatlı su gölünde yapıldı ve Han hanedanlığıyla Ming hanedanlığı arasındaki çarpışmada toplam 850.000 denizci savaştı. Bu sayı günümüz Türk donanmasının 17 katına, Amerikan donanmasının da 2,5 katına denk geliyor. Ve bu savaş 1363 yılında yapıldı!
Anlatılanlara göre Han donanması Poyang Gölünde Ming donanmasıyla karşı karşıya geldi. Han’ın donanması açık ara farkla büyük olandı ve 11 filoyla beraber 600.000 denizciden oluşuyordu. Donanma Lou Chuan adı verilen ve kelimenin tam anlamıyla yüzen kalelerle donatılmıştı.
Poyang Çin’in en büyük gölü olsa da yaz ayı nedeniyle su seviyesi oldukça azalmıştı ve iki donanma aslında en büyük donanma savaşını dev gibi bir su küvetinde yapıyordu.
Zafer stratejisi, böylesine çılgınca bir savaşa uyacak nitelikteydi. Ming bir sürü ateş gemisi, yani patlayıcılarla ve bulabildikleri en yanıcı maddelerle dolu kamikazeler inşa etti. Bu gemilere samandan yapılmış ve insan süsü verilmiş korkuluklar koyup düşmanın üstüne yolladılar. Alevlerin Han’ın gemilerini sardı ve yüz binlerce denizci canlı canlı yandı.
Savaşın sonunda, Ming’in küçük olan donanması kazanmıştı ve yüz binlerce gemicinin cesedi suda yüzüyordu. Bugüne kadar hiçbir iz bırakmadan kaybolan gemilerin düzenli olarak rapor edilmesiyle Poyang Gölü, Çin’in Bermuda Şeytan Üçgeni olarak anıldı ve hala öyle anılıyor. Kim bilir? Belki de bu durumun bir sürü sinirli hayalet gemiciyle bir alakası vardır.
Bir yanıt yazın